28 Temmuz 2008

Fırtına yaklaşırken (p7)

Dom Anton'un başında durmuş, masada kitaplar ve haritaların üzerinde horuldamakta olan kardeşini seyrediyordu. Dışarda yağmur camları dövüyor, şatonun bulunduğu yarın aşağısındaki kayalıklara vuran güçlü dalgaların sesi geniş odanın içinde yankılanıyordu. Saatine baktı, 11:45'i gösteriyordu. Öğlen olmasına rağmen dışarısı gece kadar karanlıktı.

Dikkatini hala uyumakta olan kardeşine verdi Dom. Nasıl uyandıracağını düşünürken yüzüne hınzır bir ifade geldi. Masada kardeşinin karşısına geçip suratına doğru "HEY!" diye bağırdı.

Daha sonra çok uğraşsa da hatırlayamayacağı güzel bir rüyadan bu şekilde uyandırılan Anton'un tepkisi, şaşkınlık ve şokla masadan doğrulup o hızla sandalyeyle birlikte geriye devrilmek oldu.

Yere devrildikten sonra kendisine çarpan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışan Anton, abisinin kahkahalarını duyunca herşeyi kolayca yerine oturttu.

"Ha ha, çok komik." dedi Anton yerden doğrulmaya çalışırken. Dominic hala gülüyor olmasına rağmen Anton'un yanına gelip elini uzattı kalkmasına yardımcı olmak için. Anton, Dom'a kırgın bir ifadeyle bakıp karşılık vermemesine rağmen, kısa bir duraklamanın ardından abisinin eline uzandı ve ayağa kalktı.

Anton üstünü başını düzeltip yan odadaki lavaboya doğru yürürken Dom kıs kıs gülmeye devam ediyordu.

"Daha olgunca uyandırılmayı beklerdim ama 'olgun' ve 'sen' hala aynı yerlerde gezinmiyorsunuz görünüşe göre" diye seslendi Anton yüzünü yıkarken. Kendine gelip banyodan çıkınca Dominici kapının yanında kollarını kavuşturmuş beklerken buldu.

Anton daha ağzını açıp birşey diyemeden "Ufak gezimiz iptal oldu" diye daldı aradan. Tamamen alakasız birşey söyleyecek olan Anton'un aklına sırasıyla o sabah erkenden yola çıkmaları gerektiği, kendisinin hala hazırlanmamış olduğu, Dominic'in hala hazırlanmamış olduğu, babasının bütün yolculuk planından caymış olma ihtimali ve şimdi ne yapması gerektiği gelse de "N-ne?!" diyebildi.

Kardeşinin böyle bir tepki vereceğini önceden kestiren Dominic sadece pencereyi işaret etmekle yetindi. Önce tek kaşını kaldırarak abisine bakan Anton hızla pencereye doğru yürüyüp dışarıya baktı. Yağmurdan ve alabildiğine uzanan okyanustan başka birşey yoktu.

“Bir parça yağmur için mi ertelendi bütün yolculuk?” diye Dom’a döndü hışımla.

“Bir parça yağmur mu?” diye cevap verdi Dom “Dikkatli bak biraz, fırtına bulutları bunlar. Bir kaç saat sonra cehenneme dönecek dışarısı.”. Anton yine de pek tatmin olmuşa benzemiyordu bu cevaptan. “Hem hazırlıkları tamamlayamadık, her şey çok aceleye geliyor diyen sen değil miydin?” diye devam etti Dom.

“Evet ama...” diyecek gibi olduysa da sadece hayal kırıklığına uğramış gözlerle boş boş bakmaya devam etti. Yine de daha gemileri gelmemişti, Armand’ın gezi için tuttuğu adamlar ortada yoktu.

Dominic elini kardeşinin omzuna koyarak “Amma sabırsızsın be oğlum” dedi “Gel bir şeyler yiyelim. Viktor tayfayla ‘tanışıyor’ aşağıda. Hepsini sorguya çekmeye başlamadıysa ne olayım”.

Anton heyecanlı bir sesle “Ne? Geldiler mi?” diyerek gözlerini dışarıda yağan yağmurdan abisine çevirdi.

“Aa... Evet söylemeyi unuttum değil mi?” dedi Dom ama daha cümlesini tamamlayamadan Anton odadan çıkmış merdivenlere doğru koşmaya başlamıştı bile. Dom da yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle kardeşinin peşinden yürümeye başladı yavaş yavaş. “Bir de bana çıkışıyor olgun değilsin diye. Bir parça bile büyümemiş” diye düşünüyordu odadan çıkarken.

Hiç yorum yok: