26 Temmuz 2008

Beş şişe şarabın ardından (p5)

İşte bu sefer iyi içmişti. Dom, şu an saat kaç emin değildi ama, "içmeye başlayalı en az on saat olmuştur" diye hesaplamıştı. Anton kendisini yakalamasaydı herhalde sabaha kadar da devam ederdi.

Sallana sallana holde yürüyordu ki yemek salonundan çıkan babasını görerek durdu. Vücudundaki o kadar alkole rağmen bir anda ayıldı. 250 yıllık aile yadigarı vazoyu kırmış bir çocuk gibi(!) hissediyordu kendisini şu anda. Aslında babasının karşısında her zaman böyle hissediyordu ya.

Armand, insanın ruhunu delen gözleriyle oğlunun bu salaş haline bakıyordu. Dom'un hala yarı sarhoş haliyle dimdik durmaya çalışması komik olmaktan çok uzaktı onun için. Dönüp odasına doğru gidecekti ama fikir değiştirip Dom'a yöneldi.

"Eve dönmek şatodaki bütün şarapları içmek anlamına mı geliyor senin için?" dedi.

"Ha-hayır babacığım, elbette hayır. Sadece... Heh... Biraz kendimi kaptırmışım galiba" diye cevap verdi Dom. Dili konuşurken ağzına büyük geliyordu sanki. Sarhoş değilmiş gibi davranmaya çalışıyordu ama bir yandan da babasını bu kadar kolay kandıramayacağını biliyordu. Başka bir konuda bile olsa babasını hiç bir zaman kandıramamıştı zaten. Armand her zaman, her yaptığı hatayı bilirdi. Nasıl beceriyordu bunu?

"Bak Dominic." dedi ve durdu. Hakaret ile nasihat arasında kalmıştı. "Söyleyeceklerimi nasılsa beş dakika sonra unutacaksın biliyorum ama..."

Dom kendi kendine "Evet, yine nutuk geliyor. Her zaman aynı şeyleri söylüyorsun zaten be adam!" dedi ama aynı yarı sarhoş yüz ifadesiyle babasını dinlemeye devam etti.

"...Kendine artık çeki düzen vermenin vakti geldi. Bunu en azından kardeşin için yap..."

"Beni evden kovup yıllar sonra geri çağırdıktan sonra kendine çeki düzen ver mi diyorsun?" diye sormak istiyordu Dominic ama çenesini tutmayı tercih etti. Ne kadar cevap verirse bu nutuk o kadar uzayacaktı çünkü.

"...Seni boşuna onunla yollamıyorum..."

İşte Dominic şimdi gerçekten ayılmıştı. Sabahtan beri bunu düşünüyordu zaten. Hatta bu yüzden içiyordu belki de. Babası yıllar sonra neden çağırmıştı onu? "Bir daha adını bile duymak istemiyorum!" demişti. Nedenini sormalı mıydı, yoksa beklemeli miydi?

"...Kardeşinin bu yolculuk fikri delice evet ama öğrenmenin tek yolu hata yapmaktır..."

'Öğrenmenin tek yolu hata yapmaktır' mı?! Dalga mı geçiyordu bu adam?

"Baba!" diye lafını kesti Armand'ın. "Ne diyeceksen dolandırmadan söyle! Karşında çocuk yok!"

Armand şaşırmıştı, afallamıştı hatta. Yıllardır ilk defa birisi kendisine böyle çıkışıyordu. Dominic'e bir kere daha baktı. Hala sarhoş bir adam duruyordu karşısında ama... hayır. Artık sekiz sene önceki aklı bir karış havada serseri gibi bakmıyordu oğlu. Farklı birşeyler vardı gözlerinde.

Terbiyesini takınmasını, haddini bilmesini söyleyecekti ama vazgeçti. Kaşlarını hafifçe çatıp oğlunun gözlerinin içine baktı. Dominic bu sessizliği üzerine suratına inecek bir tokat beklerken, Armand hafifçe gülümsedi ve ani bir hareketle dönerek merdivenlere yöneldi.

Dominic'in gözlerini kırpıştırıp dönüp giden babasının arkasından bakarken bir anda hareketlendi. Merdivenlerdeki babasına yetişip kolundan yakaladı.

"Hala bir cevap vermedin. Beni neden geri çağırdın? Neden Anton'la yolluyorsun?!"

Söylemeli miydi? Hayır, bilmese daha iyiydi. "Konuştuklarımı dinlesen anlardın Dominic. Kardeşin böyle bir yolculuk için yeterince... Deneyimli değil. Ona göz kulak olması gereken birisine ihtiyacı var."

"Viktor'u ve kim bilir daha kaç tane adamı yollamıyor musun zaten? Bana ne gere..."

"Neden bu kadar itiraz ediyorsun? Kardeşinle olmak istersin sanıyordum."

"Elbette istiyorum ama sen bunu neden istiyorsun onu anlamıyorum!"

"Viktor... ve diğer adamlar Anton'u fiziksel zarardan koruyabilirler ancak. Sen onun başının belaya girmesini engelleyeceksin."

Armand yalan söylüyordu. Dom bunun farkındaydı ve farkında olduğu için de şaşkındı. Şu anda dedikleri doğruysa babası bir koyunu kasaba emanet ediyordu. Anton başını belaya sokmasın diye, başını belaya soktuğu için evinden attığı adama mı güvenecekti? Yok artık.

"Ama sen..." diyecek oldu Dom ama kendini tuttu. Babası söylemiyorsa bir nedeni vardı. İçi içini yiyordu öğrenmek için ama nasılsa anlatmayacaktı. Fakat başından savmak için herhangi bir şey söyleyebilecekken neden... Neden? Babasının başka bir şeyden rahatsız olduğunu hissediyordu. Armand'ı bu kadar rahatsız edip kendisini eve geri çağırtan, Anton'u böyle tehlikeli bir yolculuğa yollatan şey ne olabilirdi? Ayrıca, Viktor? Şehir istila etmeye gitmediklerine göre Viktor'a ne ihtiyaç vardı? Çok fazla soru vardı. Sonunda babasına meydan okur gibi bakmayı bırakıp başını eğdi.

Armand Dominic'in suskunluğunu fırsat bilerek tekrar merdivenlerden çıkmaya başladı. Bu sefer yerinde kaldı Dom. Kısa bir süre boş boş baktıktan sonra mahzenlere giden yönde ilerlemeye başladı. 10 saatlik içki boşa gitmişti, asıl şimdi bir şeyler içmesi gerekiyordu.

Hiç yorum yok: