22 Nisan 2008

...between 4 pm and 5 pm.

İki gün üst üste post? Aman tanrım O_O. Ayrıca hayır 24 gazında falan değilim, öyle title atasım geldi.

Bir kaç gündür (özellikle geçen gün ki arkadaşlarla buluşmamın da etkisiyle), başkaları şu son bir yıl boyunca şunu yada bunu yapmışken ben ne yaptım onu düşünüyorum. Sınıf arkadaşlarım mezun olmuşken 1-2 ders yüzünden okulumun uzaması ve herkes bu 1 seneyi "ilerlemek"le geçirirken benim elle tutulur bir şey yapmamış olmam temel sebep bu konuda. Başka öğeler de var tabi, onlara gelicem.

Olayı ortaya daha açık dökersek, bir sonuca ulaşması da daha kolay olacaktır. Bu yazdıklarımdan bir mesaj çıkartmaya uğraşmayın. Böyle yazmamın sebebi şu anda benim de tam olarak belli bir fikire sahip olmamam ve bu yazı yardımıyla sonuç arayışım.

1 sene boyunca arkadaşlarım büyük yada küçük bir iş bulmuşlar, ya da yüksek lisans programlarına girmiş ve akademik olarak çalışmaktalar. Kısacası ya ceplerine para ya da kafalarına bilgi girmekte. Genelleme yaparak bakarsak, hepsi bir şekilde hayatları hakkında bir yön çizmişler. Tamam.

1 sene boyunca ben ne yaptım? Hmm... Oturdum. Nokta. Dizi ve film izlemeyi, oyun oynamayı, bütün gün internette boş boş gezinmeyi bir kazanç olarak saymıyorum. Aslında bir mana da sayabilirim ama ne yazık ki, şu hayata daha "gerçekçi" bir şekilde bakmaya zorlandığım şu zamanlarda kazançtan çok kayıp gibi geliyorlar. Yada nötr.

Başka? Bir kaç kitap okudum, ama 1 sene boyunca okumaya yetecek kadar değil. İspanyolca öğrenmeye başladım ki belkide bütün sene yaptığım elle tutulur tek şey buydu. Yeterince çalışmadığım için kendimi biraz geri hissediyorum ama, eh...

Ama asıl negatif hareketim sosyal ve fiziksel hareketsizliğim oldu. Bütün yaptığım diğer şeyler yanında anlamsız kalıyor hatta. Sınavlar sırasında okula gitmek ve pazar günleri kursa gitmek haricinde beni hareket etmeye ve sosyalleşmeye itecek hiç bir güdü yoktu neredeyse.

Geçen mayıs okul kapandıktan sonra üni arkadaşlarımdan hızla kopmam (kopmak değil aslında, iletişim eksikliği sadece), lise arkadaşlarımın %99undan zaten kopmuş olmam, diğer eski arkadaşlarımın da büyük bir kısmından şu yada bu nedenle ayrı düşmem ve diyaloğu kopartmam nedeniyle değil dışarı çıkıp bir şey yapmak, konuşmaya bile ihtiyaç duymamaya başladım. Tabi yılların demirbaşı, yıkılmaz kalemiz ORTAM hariç (all hail!). Bu yüzden de evden çıkmayıp sürekli bilgisayar başında muhabbet etmek dışında bir sebebim yoktu, çünkü yapacak başka şey yoktu (sosyal olarak).

Sonra 2007 sonlarına doğru OGZ ve IRC çıktı, bir süre orada takıldım (ki zaten burayı okuyanların büyük bir kısmı olarak siz de biliyorsunuz :)) ama bilmiyorum neden, yoruldum. Çalışmayan kasın zamanla zayıflaması gibi, sosyalleşme isteğim de git gide erimeye başlamıştı zaten, bi yerden sonra nasıl olduysa koptu. Arta kalan bağlarım da gözler önünde. "Sorun sende değil bende" klişesinin değişik bir konuda tipik bir örneği yani. Ayrıca gereğinden fazla arkadaş sahibi olma yanlısı birisi de değilim, onu da unutmamak gerek.

Bütün bu durumun zihinsel yaratıcılık ve kapasite olarak da kötü etki bıraktığı yadsınamaz tabi. Setting çalışmalarım hala sürse de en yaratıcı fikirler genellikle hareket halindeyken çıkıyor, bilgisayar başında otururken değil. Oluşan zihinsel donukluk kullandığım dil konusunda da etkisini epey göstermiş ki birşey yazarken hep aynı daire içinde dönüyorum (farkındayım yani :\). Bunu da geçen gün çeşitli forumlarda gezerken "insanların kullandığı kelimeler neden benim aklıma hiç gelmiyor" diye düşünürken fark ettim. Korkunç bir tecrübeydi, öyle söyleyeyim.

Yani nedir? Donuk, zayıf, parasız ve endişeli bir durumdayım. Çözüm? Değişim şart. Kesinlikle hemde. Niyet? Ne yazık ki yok. Cesaret? O var bak. İmkan? Yaratılır, o başka şey.

Aslında burada bitirecektim ama iş konusu geldi tekrar aklıma. Dün kü yazıda da belirttiğim gibi, hayatımda iş yapmamış bir insan olarak, elimden ne iş gelir ve/veya bu kadar insan şu anda yaptıkları işi nasıl yapıyor hiç bir fikrim yok (nasıl yapıyor derken... bireysel bağlamda). Her halde endişelerimin ana nedeni boşlukta olmam. İnsan bilinmeyenden korkar derler, doğruymuş.

21 Nisan 2008

Following takes place...

Bunu dün yazıcaktım aslında ama, fırsat olmadı, dışardaydım, eve geldiğimde de uykusuzluktan çatlıyordum zaten. Neyse.

Bu yazımızın temel mesajını peşin peşin vereyim, yorulmayın: "Yaş oldu 23, millet iş güç sahibi olmuş da kariyer yapıyor veya yüksek lisansta şov yapıyor kendi çapında, ama biz napıyoruz? hiç, 0". Tabi şimdi ana fikri baştan böyle yazınca yazının gerisine ihtiyaç yokmuş gibi hissettim. Yine de yazalım bişeyler.


Son zamanlarda "ne olacak bu silva'nın hali" şeklindeki yakarışlarım dikkat çekmemişse de şimdi belirtiyorum ki çeksin. Dün yaş günümdü, üstüne bir de üniden arkadaşlarla buluşmamız vardı. Öyle yaş günlerinde duygusallaşıp saçmalayan bir insan değilim ama, 23 yaşına gelip de gelecek için neredeyse hiç birşey yapmamış, çaba göstermemiş, çaba gösterecek istek, kabiliyet ve enerjiyi kendi içinde bulamamış bir kişi olarak, dün konuştuğum ve hepsi mezun olmuş (ki ben tek ders ile 5. senesini okuyan bir insanım) arkadaşlarımın gelecekleri için, yada geleceği geçtim ceplerine para girmesi için gösterdikleri gayretin ve çalışmanın bende zerre kadar olmadığını fark ettim. (cümleye gel :|)

Arada sırada kafama dank etse de, haydi çıkayım iş arayayım şeklinde bir hareketimin olmaması uyku kaçıracak derecede canımı sıkmakta. Bu iş bulan arkadaşlarımın neredeyse hepsi, bırak cebime para giriyor diye sevinmeyi, "kısa yoldan nasıl terfi alırım?"ın hesabındalar.

Şu anda "okul bitsin artık yieeeaaaaa" diye gezinenlere tekme tokat giresim var. Hayır bi de bana derlerdi okul zamanının tadını çıkart, okul bitince bok gibi boşlukta kalacaksın diye. Eeeh der geçerdim ama öyleymiş cidden. Bi de çocukların küçükken dediği (hatta ne küçüğü...) "Büyüyünce annem-babam-öğretmenim-x'im gibi olamayacağım! Asla!" şeklindeki serzenişlerinin ne kadar saçma sapan olduğunu fark ettim sonunda (bilmek ve fark etmek aynı şey değildir?).

Konuyu böyle böyle diye bağlama ihtiyacı duymuyorum, en baştan bağlamıştım zaten. Off with you!

Bir şey daha diyecektim sanki ama unuttum. Neyse.

04 Nisan 2008

Holy Inquisition

Bugün kapıyı iki tane full plateli ve greatswordlu adam eşliğinde koyu pelerinli, kafasında kırmızı bir şapka olan bir herif çaldı. "Engizisyondan geldik, sizi sorguya çekicez. Büyücü çıkarsanız yakacağız" dediler. "Beni vakti zamanında çok yakmaya çalıştılar, hatta bi kere de yaktılar ama işe yaramadı" diyecektim ki, böyle dersem daha değişik yöntemlere başvurabilecekleri aklıma geldi.

Neyse gördüğünüz gibi hayattayım hala. En son saçma sapan bir soru sordular, ben de döverek dışarı attım hepsini. Adam da giderken cevaplarımı not ettiği defteri düşürmüş. Eğer burayı okuyorsa, buraya yazayım da zavallı adam işinden olmasın.

S1- Adınız, yaşınız ve sosyal güvenlik numaranız nedir?
C1- Siz yanlış geldiniz sanırım, amerika değil burası. Vergi numara mı vereyim o olur mu? Olmaz mı? Peki. Adım Deniz, yaş 23. Bu arada şu yanınızdaki arkadaşa söyleyin etrafı karıştırmasın.

S2- Başkalarından görüp imrendiğiniz özellikler var mı? Varsa neler, neden ve ne zaman?
C2- Var ama söyl... Ehm... Evet var. Temiz bir zihinle, psikolojik ve sosyolojik (ve elbette ekonomik) engellere takılmadan hareket edebilen herkese özenirim. Bu sorunun amacı nedir? Yoksa bu özellikleri bana kazandıracak mısınız? Hayır demek... Buna da peki.

S3- Kendinizi tanımlamak için bir meyve seçin ve nedenini açıklayın.
C3- Soruları bırakıp emir vermeye başladınız, çok hoş. Bir düşünelim... Pek bi armut diyesim var ama bu soruya cevaben değil. Muz sanırım uygun olacaktır. Nedenini açıklamak zor ama sembolik anlamlarının yanında kabuğunun yarattığı eğlence ile içinin bambaşka bir olay olmasına bağlayabilirim sanırım. Kabuğu güzel kokuyo bi de çürümeye başlayınca, ne alaka sormayın.

S4- Sizi etkileyen bir parça var mı? Müzikal anlamda yani.
C4- Dido - Here with Me. Sıkılmadan dinleyebileceğim sayılı parçalardan birisi. Roswell'le falan da alakalı ki bayılırdım o diziye de. Bu soruların büyücülükle bağını hala çözebilmiş değilim ayrıca.

S5- Favori kahramanlarınızın herhangi bir ortak özelliği mevcut mu?
C5- Hmm... Favori kahramanım yok aslında. Ama fazlasıyla "iyi" karakterlerden nefret ederim, tiksinirim hatta. Aptallık derecesinde kötü tipler için de hislerim aynı. Smallville'in Clark Kent'i ve Kyle XY'ın Kyle'ına kafa atma isteğim bambaşka.

S6- Bir DnD karakteri olsaydınız ne olurdunuz?
C6- Hileli soru değil mi bu? Büyücü dememi bekliyorsunuz sanırım ama hayır. Bir kaç sene önce deseniz bu cevabı verirdim belki ama artık pek sanmıyorum. True neutral bir thief yada fighterı tercih ederim. Tabi wizarda multilemekten çekinmem o başka. (hmm bu pek iyi olmamış aslında. Silse miydim bu cevabı ne)

S7- Üç film (Neden üç tane hala bilmiyorum), bir dizi, bir de oyun karakteri seçin.
C7- Ee... Fight Club'dan Tyler Durden, PotC'dan Captain Jack Sparrow, Bourne serisinden Jason Bourne, BSG'dan Dr. Gaius Baltar ve KotOR serisinden HK-47. Aralarındaki bağı siz kurun, beni uğraştırmayın artık.

S8- Kafir olmanız bir tarafa, dünyadaki 7 büyük günahtan hangisi sizce en zararlısı?
C8- Kafir olmam bir tarafa? Dünya çapında en zararlısı açgözlülük (a.k.a. avarice) ama bireysel bazda tembellik (a.k.a. sloth). Dünyanın tüm tembelleri! Birleşin! Ama şu zararlarına rağmen onlar olmadan bu dünya olmazdı, kim ne kadar itiraz ederse etsin.

S9- "İyi ki..." ve "Keşke..." dediğiniz birer olayı belirtin.
C9- İyi ki bundan 12 sene önce, yerde o magic kartını bulduk (aslında ben bulmadım da neyse), iyi ki gameshow'da frp köşesi vardı, iyi ki bir önceki yaz yüzüklerin efendisini okumuşum. Hepsi birbiriyle bağlantılı.

Keşke kısmından emin değilim. "Keşke daha sorumluluk sahibi birisi olabilseydim" diyeceğim ama... Kendimle çelişmiş oluyorum bunu söyleyince. Bunu sayın işte uğraştırmayın beni.

S10- En beğenmediğiniz özelliğiniz nedir?
C10- Yorulmadınız mı hala? Ben yoruldum. Tembellik ve sorumsuzluk en hoşuma gitmeyen özelliklerim. Bir de kafamın sadece belli aralıklarda çalışmasına sinir oluyorum. Öğleden önce uyanınca ne yaptığımı ne söylediğimi bilmememden nefret ediyorum. Daha sayayım mı?

S11- Dini inançlara ve geleneklere bağlı mısınız? Siyasi düşüncenizi şekillendiren nedenler neler?
C11- Buna cevap vermemi beklemiyorsunuz herhalde? Tamam bekliyorsunuz, anladım, öyle aptal aptal bakmayın suratıma. Ne dini inançlara ne herhangi bir yerel geleneğe bağlıyım. Başkaları benim hareketlerime karışmadığı sürece kendi cahiliyetleri içinde boğulup ölebilirler, kendi kayıpları. Hala kozmik bir gücün tek bir gezegeni dolduran, kendi arasında düzgün iletişim kurmaktan yoksun, içgüdüsel olarak kendinden aşağı gördüğü canlılardan daha yoksun, hayvan bozması bir ırkı evrendeki en üstün canlı olarak ilan edip muhatap almasını aklım almıyor. Kendilerine gönderildiği varsayılan kitapları düz anlamlar çıkartan algılayan bu insanların, birden fazla aynı şeyi söyleyen dinin varlığıyla bile tüm "hak dini" iddialarının çöktüğünü fark etmemeleri ise beni apayrı üzüyor. Ancak dediğim gibi, herkesin inancı kendisine.

Siyasi düşünce kısmına hiç girmek istemiyorum ama, pratikte liberal teori de daha özgürlükçü (komünist demeye dilim varmıyor. haddim değil.) olduğumu söyleyeyim. Bu kadarıyla yetitin. Ayrıca bu sorular neden bitmedi hala? Kaç soru var ki orda?

S12- A wizard has turned you into a mudkip. Is this awesome? (Y/N)
C12- Neh?

S13- We herd u liek mudkipz (Y/N)
C13- EEEH YETER LAN! Kalkın ulan, defolun! Si...

Yazıya devam ettirememiş ne yazık ki. Defteri elinden kapıp kafasına vurmuştum adamın. Daha soruları vardı sanırım ama bi kısmını yırtmışım elinden çekerken defteri. Yanındaki adamların da kılıçları plastikti sanırım, küçük kız çocukları gibi ağlayarak kaçtılar. Garip.

02 Nisan 2008

No power in the verse...

Son iki gündür yazıcam diye kalkıyorum yataktan, ama saçma sapan şeylere kayıyorum sonra. Şu anda bile sağdan soldan gelip dikkatimi dağıtıyolar. Komplo? Maybe...

Ne hakkında yazsam diye düşündüm ama bir türlü uygun bir şey bulamadım. Kafam boş olmasına rağmen gereğinden fazla dolu durumda. Nasıl yani derseniz, mantıklı bir açıklamam yok, öyle işte.

Aslında bi dakika, bir açıklamam olabilir. Son haftalarda "hayatını düzene sok" nutuklarına maruz kalmam sebebi ile "ee şimdi napıyoruz" şeklinde bitmek bilmeyen bi döngü oluştu kafamda. Cevabı hala yok. Napıyoruz diye soruyorum kendime ama bunun cevabını kendim verebilsem zaten bu soruyu sormazdım. Başkasının verdiği cevabı da angarya olarak algılıyor ya da beğenmiyorum. Kısacası bir şey yapacaksam bunu isteyerek yapmam gerek ve "isteme" aşamasına bu yaşamımda ulaşabileceğimi pek zannetmiyorum. Yumurta kapıya dayanınca belki...

Her tanıdığımın yaşamında öyle yada böyle bir hedefi var. Klasik "büyüyünce astronot olacağım!!!111!bir!" şeklinde bir hedef demiyorum; ufak, basit (elbette kendilerine göre basit değil) hedefler. Bende o da yok. İşin güzeli şikayetçi de değilim, beni böyle bıraksanız bi 50-60 sene daha çok rahat giderim. Sorunun kaynağı da zannedersem bu.

Tek çözüm bu rahatı elimden almak gibi gözükse de yapıcı yerine yıkıcı bir etkisi olacaktır bu hareketin. Bunun yerine adım adım, kendimi zihnen hazırlayarak bazı şeyleri yapmayı tercih ediyorum. Dışarıdan yavaş bir değişim olarak görülse de, bildiğim şeyler sürekli ve ısrarla hatırlatılarak sinirim bozulsa da bu yöntemde devam edeceğim sanırım.

Şu son "boş" günlerimde okunacak kitaplarım, yazılacak yazılarım, izlenecek filmlerim var. O değil de bu cuma BSG 4. sezon başlıyo be ^^