15 Kasım 2007

Baydınız artık...

Bu yazıyı ilk foruma yazmıştım ama orası yeri değil, anlamsız kavgalar çıkartır diye silip buraya koyuyorum. Buyrun:

"O kadar birşey yazmıycam, birşey demiycem diyorum ama, artık yeter buraya patlıyorum arkadaşlar.

Son zamanlarda Atatürk hüeee!! diye çığıran insanların sayısı haddinden fazla aştı. Hani Atatürk şimdi hayatta olsa ne olurdu muhabbeti vardır ya, bence Atatürk şimdi hayatta olsa kahrından ölürdü. Hayır pek çoğunuzun düşündüğü sebeplerden değil, bu Atatürk fanları yüzünden.

Bir insan bu kadar idolleştirilebilir, öğretileri bu kadar ikinci plana atılabilirdi herhalde. Sağa sola Atatürk yaşasın, çok seviyoruz ühühü diye yazacağınıza kendisinin savunduğu fikirleri yazsanız, tartışsanız, uygulasanız düşünseniz Atatürk'ü çok daha yüceltmiş olurdunuz. Sonuçta düşünce ve hareketleri olmadan Atatürk sadece bir insandı.

Bir laf vardır, basit insanlar tarihteki kişileri, kafası çalışan insanlar ise tarihteki olay ve düşünceleri tartışır diye.

Kısacası şunu diyorum, milletçe kafamız çalışsın biraz, "Atatürk" lafını aşıp, demokrasiye, halkçılığa, inkılapçılığa geçelim biraz. Hani mesela?"

9 yorum:

FRoST dedi ki...

Silvacan, patlamanı gerektirecek bir durum yok ortada. Sen Atatürk'ü kişi olarak değil de fikir olarak değerlendiriyorsan içinin rahat olması lazım. En azından benim rahat. Öyle insanları önemsemeyecek kadar basitlikten uzak hissediyorum kendimi.

Hiç bir zaman bu fikirleri başkalarına anlatmaktan çekinmedim. Lafımı esirgemedim. Halk olmaktan çıkıp da politikaya atılmayı bile düşündüm bir ara ama o kadar idealist değilim ne yazık ki.

Aslı "TILSIM" Palabıyık dedi ki...

Güzel yazı. Ama en son Atatürkçülük konusunu açıp benzer konularda konuştuğumda dilim yanmıştı. Bir daha bu tarz insanlarla tartışmak istemiyorum. En basit örneği, şehit sayıları muhabbeti.

Silvalinionisis dedi ki...

Onaga/ Bir kişinin iki kişinin bu bilinçte olması birşeyleri değiştirmiyor ama ne yazık ki. İnsanlar hala bilinçsiz yaşamaya devam ediyor bu konuda. Lafım da bu insanlara zaten.

çağla/ da üstüne gitmedikçe daha da abartıyorlar bu işi yıllar geçtikçe. Yaşadığın toprakları sevmek sağda solda içi boşaltılmaya çalışan kavramları kullanarak koşturmaksa ben almayayım yani.

Unknown dedi ki...

Medeniyet tünel kazar gibi ilerliyor Silva kardeşim. Birileri arkadaki pisliği temizlemeli ki önde kazmayı vuranlar rahat çalışsın.

Hele ki pislik arka tarafta örgütlendiyse ve direniyorsa, kazmayı tutanların işi daha da zor oluyor.

Daha gideceğimiz çok yol var. Ve insanın önüna bakmadan ilerleyebilmesi de mümkün değil. Sana kesinlikle katılıyorum bu açıdan.

Ama bazılarımızın da eline küreği alıp, boğucu toprak yığınını tünelin dışına atması gerekiyor...

Bir Garip Vampir dedi ki...

Atatürk ve dönemi üzerine Türkiye'de ne yazık ki, detaylı ve tüm taraflarıyla tartışmayı kamuoyuna açık bir düzlemde yapmak hâlâ problem ve bu sorun genel olarak devletin ve toplumun Atatürk'ü insanüstü ve belli ölçülerin ötesinde tartışılamayacak bir varlık olarak algılamasından kaynaklanıyor. Türkiye benzeri dönüşümler geçiren hemen her ülke, başlangıçtaki büyük liderlerini ve onların dönemlerini bilinçli çabalarla korumaya çalışmıştır(özellikle de fazla otoriter eğilimler gösterilmişse). Bu hal doğal ve anlaşılır bir tutum kabul edilebilse dahi, Türkiye'de bu sürecin haddinden fazla uzun sürdüğü kanısı hakim bende.

Doğal olarak bir kişiyi sürekli insanüstü bir konumda tutmaya çalıştıkça, bu esnada fikir ve eylem olarak, adı ardı sıra sıraladığınız her şey her geçen gün biraz daha yavan bir biçim alıyor.

Bu noktada bir ünlü düşünürün içinde bulunduğumuz süreçlerle ilgili bir tespiti hatırlatmalıyım. Kabaca bu dönemin, insanların büyük liderlere eskisi gibi içten bir inanç ve bağlılık beslemesinin mümkün olmaktan çıktığı bir dönem olduğunu ifade eder. Atatürk'ün de örtük ama benzer bir durumda olduğunu düşünüyorum; tüm o kitlesel yüceltme eylemlerinin, sürekli resmi ya da gayrı-resmi ritüeller yoluyla hatırlama ve dillendirmelerin falan gizleyemediği, kaynağı olarak bireyin inançsızlığını ve bıkkınlığını işaret eden bir içtensizlik gözlemliyorum.

Ahmet Kamil Keleş dedi ki...

Benim düşüncelerim de Silvalinionisis'ten farklı değil. Ama düşüncelerimi dile getirmeye çekiniyorum, çünkü gözlemlediğim kadarıyla söz konusu Atatürkçülük olduğu zaman, belli fikirleri olan insanların kutuplaştırılması söz konusu: Atatürkçü olup ülkesini sevenler ve Atatürkçü olmayan vatan hainleri. Atatürk'ün bazı düşüncelerinin benimkilerden farklı olduğunu dile getiremiyorum, çünkü dile getirirsem beni, olmadığım şeylerle suçlayacaklar muhtemelen.

Silvalinionisis dedi ki...

Dünyadaki çoğu ülkede insanlar, 80'li yıllardan beri devletten uzaklaşıp bireyselleşmeye ve devletin koyduğu figürleri idolleştirmekten uzaklaşmaya başladılar. Evet artık büyük liderler yerine pop figürleri var ancak bu bile bireyselleşme ve bireysel bilinç yönünde bir adımdır bence. Türkiye'de daha insanlar hala Fatih mi daha büyüktü Kanuni mi gibi tartışmalar içindelerse çok yanlış bişeyler var demektir bence.

Başka insanları ve grupları idolize etme duygusundan yoksun bir insan olarak hiç bir zaman ne bir takım desteklemiş, ne bir insanın adını dağlara haykırmış bir kişiyim ve bu yüzden bu düşünce şeklini anlamakta oldukça zorluk çekiyorum. Eğer bu başka insanları ilahlaştırma güdüsü , kişinin kendine güveni yada karakter eksikliği gibi bir nedenden dolayıysa daha değişik eğitim yöntemleri kullanmak gibi yollara başvurulmalı.

Bir Garip Vampir dedi ki...

Elbette bahsettiğimiz hâl içinde ne gibi buhranlar ya da çarpıklıklar barındırırsa barındırsın, eskisinden daha kötüye yormanın kolay olmadığı, bireyselleşmeye dönük bir eğilimi ifade eder.

Yalnız apolitikleşme süreci ile de doğrudan bağlantılı küresel eğilime Türkiye'nin bir istisna oluşturduğunu düşünürsek yanılırız. Bu ülkede de bilinçli ya da bilinçsiz bir iç kaynama var. Batıya göre farkı, burada sürecin daha yavaş, daha örtülü yürüyor olmasıdır ve bunun da gayet anlaşılır nedenleri var. Türkiye'de mevcut bütün büyük siyasal tavırların kökeninde Kemalizm ve onunla bağlantılı milliyetçi hastalıklar yatar. Dolayısıyla bu anlamda dayanak olarak alınacak geniş siyasal bir çerçeve olmadığı gibi, hem yasal hem de süreç içinde iyice ağırlaşmış bir toplumsal baskı var insanların üzerinde. Bu ülkede, eğitim sisteminin daha ilk kademesinden başlayarak Doğu Avrupa’daki reel sosyalist rejimler göçeli beri dünyanın önemli bir kısmının unutmaya yüz tuttuğu bir ritüeller ve resmi öğretiler zinciri devlet eliyle henüz taze zihinlere fasıla vermeden zerk ediliyor. Bu durumdan başka ne beklenebilir?

Tüm manzaraya biraz uzaktan nazar edilince görülüyor ki, Atatürk'ün ciddiyetle mevzu bahis edilmesi demek, ülkenin belki en büyük tabusu, en direngen dogması ile yüzleşmek anlamına gelecektir.

Bahsettiğin bireysel farkındalığın ve kendine güvenin nasıl geliştirileceği sorunsalı ise, devletin nasıl dönüştürüleceği, nasıl ikna edileceği gibi müzmin sorunsalları beraberinde zorunlu olarak getiriyor. Zira bu bağlamda asıl direnç merkezi 80 yıl evvelinde bile fazlasıyla sorunlu olan ve tüm o kallâvi sorunlarının büyük kısmını bugüne kadar taşımayı becerebilmiş ve şuracıkta kendisi ile ne kadar iftihar etsek az gelecek devlet mantığıdır.

OttO dedi ki...

Atatürk yaşasaydı Trabzonsporlu olurdu. Haberin var mıııı???