20 Haziran 2006

Stun

Hani insan bazen sıcaktan yada uykusuzluktan dalar gider ya, aynen öyleyim şu an. hatta bu şu an ki halime has değil, hep böyleyim. hep bi böyle düşünceye dalıyorum nedense. bilgisayar başında fazla oturmaktan diye düşündüm ama, bilgisayar başında daha rahat odaklanabiliyorum herhangi bir şeye nedense. eğer başka bir ortamdaysam, hele hele dışarıda falansam awareness 0a iniyo direkt.

Hep böyle rüyadaymış gibi gezinmek can sıkıcı olduğundan minimal tutuyorum zaten olayı. ha bilgisayar başında otururken kafam temiz diye hep bilgisayar başında oturmak da iş değil tabi. Şöyle ayaktayken soğuk duş etkisi yaratacak bir sistem bulsam değişik tatlar yakalayabilirim..

Neyse geçelim bunları, ne diyecektim ben? Ha evet..

Aşağıda yazmıştım, 2004te açmıştım bu blogu diye.. O zaman attığım (ve şu anda silinik olan) mesajlar da zf'ye yeni başladığım falan yazıyordu. Acayip nostaljik geldi. Ömür geçti sanki ya ZF yazmaya başladığımdan ve yazamama hastalığına tutulduğumdan beri (bir açıdan bakarsak iki ömür geçti.).

Nedir lan bu ZF derseniz, ZF "Zaman Fırtınası" oluyor. Lise sondayken yazmaya başladığım bir setting. O zamanlar hala "fantastik r0xx0rz" mantığıyla gittiğimden setting ağır olarak klişelerden oluşuyordu. Sonra da kafama odun mu yedim ne oldu ama cyberpunka verdim kendimi, ZF cyberpunk yazdım. Neden bunları yazıyorum onunda farkında değilim ama sorun şu ki, cyberpunk feci şekilde yarım kaldı (yarım değil de eksik diyeyim), klasik ZF'de oynattığım oyunda ise acayip derecede tıkanmış durumdayım.

Aslında cyberpunk'ı yarım bıraktığımda daha gerçekçi, daha doğrusu gerçek dünyada geçen, whitewolf modeli bir setting hazırlamak için bırakmıştım. Hatta fikirler ardı ardına geliyordu, aşıp çoşuyordum planlarla.. ama ne oldu? bi anda patladım kaldım. Amacım hala buna devam etmek asılda ama bir türlü oturup yazmaya başlayamadım. 1-2 kere kendimi gazlama hareketim oldu ama devamı gelmedi nedense.

Yukarıda bahsetmiştim hani sadece bilgisayar başında net düşünebiliyorum diye ya. Aslında o tam öyle değil. Yolculuk yaparken, bir yandan da müzik falan varsa resmen fikir akıyor. Ama bu yaratıcılık bilgisayar başına oturunca kayboluyor (yukarıda yazdıklarımla çelişmiyorum hayır. net düşünmekle yaratıcı olmak arasında fark var). "Madem öyle yoldayken not al" diyeceksiniz.. Hayır işte olmuyor öyle. Ne yazıcaksam bilgisayarda yazmam lazım yoksa kafamda olayı kalıcı kabul edemiyorum, kağıttakilerde yalan oluyor. Özetle, bu yaratıcılık olayı ben bilgisayar başındayken gerçekleşmeli. Ha bu blogu okuyan zeka küpü arkadaşlar, "iki olayı birleştir, yolda giderken bilgisayara yaz" diyecek olursa "laptop alacak paramız vardı da yedik mi?!" şeklinde bir cevabı uygun görüyorum sizlere.

Bu yukarıda saçmaladıklarımdan çıkartmanız gerek şu: Ya yine bilgisayar karşısında kafam çalışmaya başlayacak, ya da.. sıçtım. Yok sıçmam ama.. Dur bakalım bi çıkar yolu bulucam sonunda nasılsa..

Ah son bir not olarak: tüm bunları 1,5 saatte yazdım. süper dimi? (aslında bi yandan da tv izliyodum.. hmm belki de tv yüzünden böyle oluyordur dikkatim dağılıyordur bilgisayar başında falan..?) Neyse yarın öğleden sonra kafam bir nebze rahatlayacak umuyorum ki (okul, sınav, büt falan..), ondan sonra daha düzgün birşeyler yazabilirim umarım (bloga yani..)

3 yorum:

Calenmir dedi ki...

Öncelikle yorum yapmak için neden önce comment e tıklanıp sonradan çıkan ekranda yorum yolla ya tıklanıyo ona sinir oldum belirtmek isterim. Gönül isterdiki(bende istiyorum da gönül kim? !!! Öhm...) direk bi comment ekle tuşu olsa. Neyse geçelim bunu.

O yaratıcılık hedesinin bi anda gelip bi anda gitmesi gerçekten ilham dediğimiz olay mı? Yoksa kişinin başına gelen birsürü olayın toplanıp adama sneak attack yapması mıdır tam çözemiyorum işte. Neticede kötü birşey.

Kendimi maymun iştahlı hissediyorum öyle olunca.
Aldığım gazlarla başladığım birsürü yarım kalmış şeyim vardır hep ortalıkta. Disciples Rpg sinin yarım kalması, Fallout için hazırliyim dediğim senaryonun yine yarım kalması başka sayamıyıcağım tonla şey var. Düzelmeyi ümit ediyorum en yakın zamanda.

Ha tabi birde yurop seyahati sırasında koca bi defter ve kalem almayı unutma ben günlük yazıcam sanada ilham gelir birşeyler karalarsın belki.

Not1: Buna comment denmez ama neyse! :S

Not2: Kendi kendimize mi çalıp oynuyoruz bu bloglarda anlamıyorum aslında. Ama neyse iç boşaltıyoruz iyi oluyor. Zaten otoban felan geçmesin buralardan küçük birer köy gibi arada ziyaretçilerimiz olsa yeter onun dışında kendi kendimize yaşar gideriz.

Not3: Saçanı buraya transfer etmek lazım

fredi dedi ki...

Gönül isterdiki(bende istiyorum da gönül kim? !!! Öhm...)

Seni öldürmek istiyorum Calenmir. :|

O da değil de...
Bence sürekli ilham gelmesi bi yerden sonra adamı iş göremez hale sokuyor. "Oaeoo ne güzel fikir lan bi de bunu güzel uygularsan yeme de yanında yat :))))" tarzı düşünceler sık sık insanın kafasına girdiğinde zaten bir iki ay o giren düşüncelerin hiç birini yapamıyor oluyorsun. Bu durumda uzmanlar(kim lan bunlar :|) aklınıza gelen yaratıcı fikirleri bir kenara not edin daha sonra dönüp bakarsınız falan diyor da ben işe yaradığını bir kere bile görmedim. Ulan herşeyden öte not edecekken de aklıma yeni şeyler geliyo :|. "Esas şöyle notları tutacak bi program yazmak lazımdır" Sux...

Tabi tek sorun da bu "yaratıcılık spree" si değil... Sorun fikir konusunda mymoon iştahlı olmak. Güzel bir fikri daha başlamadan veya başladıktan 10 dakika sonra bırakmak.

Not: Tam bu noktada "yanlışlıkla" CTRL+A ve Backspace'e yanlışlıkla bastım sırasıyla. hll bana...

fredi dedi ki...

btw

Value of good ideas: 10 cents per dozen.
Implementation of the good ideas: Priceless.

V.I. Lenin, Moskova, 12 Ekim 1917